The Day yazarı fipresci üyesi Dmytro Desiateryk’in Montreal Film Festivali'ne dair düşünceleri ve jüri üyesi olarak deneyimi
... Görünürde tanınmış ve ciddi sinemacıların filmleri birbiri ardına hayal kırıklığına dönüştü. Finlandiya'nın kült olmuş yönetmeni Aki Kaurismaki'nin kardeşi olan 60 yaşındaki Mika Kaurismaki'nin yönettiği Almanya, Kanada, Finlandiya ve İsveç ortak yapımı The Girl King az çok tatminkardı. Ancak İsveç'in 17. yüzyılda yaşamış efsanevi kraliçesi Christina hakkındaki bu tarihi drama (Malin Buska'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülü getirdi) belli ki vizyon için planlanmış, o yüzden de festival formatına pek uygun değildi. Hoş bir istisna olarak Türkiye'den Selim Evci'nin yönettiği, beceriyle kotarılmış, rahat akan ve icrası son derece titiz bir aile draması olan Saklı idi. Film, festivalin tartışmasız en iyi filmi unvanını alabilirdi ama başka bir film karşısında kaybetti, ilginçtir ki o film de Türkiye'den idi ve birazdan ona değineceğim.
Etkinlikleri pek alışık olmadığım bir görevle, FIPRESCI (Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu) jürisi olarak takip ettim. Festival tarihinde bu görevi alan ilk Ukraynalıydım.
Ekibimiz altı kişiden oluşuyordu ve her birimiz farklı bir ülkedendi: İspanya, Polonya, İtalya ve Kanada'ya, son derece kültürlü ve babacan bir adam olan Şilili Andres Nazarala başkanlık ediyordu. Görevimiz, kalitelerinden bağımsız tüm yarışma filmlerini sonuna dek sabırla izlemek ve sonra da tartışmaktı. FIPRESCI ödülü, ilk film yarışmasında da verildiği için iki gruba bölünmüştük. Mehmet Eryılmaz'ın Misafir'ini izler izlemez favori filmi neredeyse oy birliğiyle belirlediğimiz (çok az karşı görüş vardı) göz önüne alınacak olursa, tartışmalar uzun geçmiyordu.
Misafir, son derece güçlü ve uyumlu oyuncu kadrosunun yanında, yönetmeninin görsel ayrıntılara gösterdiği itinayla da ne kadar övünse azdır. Bu diğer yarışma filmlerinde bulunmayan bir özellikti. Eryılmaz, gergin bir tartışma sırasında kamerasını duvardaki belli bir kilim üzerinde sabitlerken çekim süresi açısından cömert ve bu vurguyu filmin dokusuna inceden inceye ve özenle işleyerek en alelade diyalogları da karakterler arası ilişkileri de başarıyla sergiliyordu. Yönetmen, fakir ve huzursuz bir ailenin günlük yaşantısından gerçek bir sinemasal şiir yaratmış ve bu yüzden ödülü de kesinlikle hak etti.
Zaten bizim verdiğimiz ödülden başka Misafir, festivalin en önemli ikinci ödülü olan Büyük Jüri Özel Ödülü'nü de aldı. Birincilik ödülü Fransa'dan Philippe Ramos'un açıkçası daha zayıf olan filmi Mad Love'a verildi ama bu, Türk filmi misafir’in parıltısını gölgeleyemedi.
Kulağa her ne kadar klişe gibi gelse de, jürinin ihtirasla işi olmaz. Gerçek sinema yazarı durduğu yeri asla unutmaz: sanatın hizmet kadrosundadır. Eser, jüriye biz sinema yazarlarının her halükarda yaptığımız şeyi yapmasına imkan sağlar: İyi filmlerin desteklenmesi. Bu sefer bu destek, bir film eleştiri yazısı biçiminde değil, festival jüriliği sebebiyle bir miktar güç biçimindeydi. Ve ben bu fırsatı edindiğim için mutluyum.
Son olarak daha önce söylediğim bir şeyi tekrarlayacağım. Montreal World Film Festivali FIPRESCI jürisindeki görevimi, Putin rejimi tarafından haksız yere görüşlerinden dolayı hapsedilen Ukraynalı Oleh Sentsov ve Oleksandr Kolchenko'ya adıyorum.
Dmytro Desiateryk, The Day, Montreal – Kiev 17 Eylül 2015
Montreal Fipresci Üyesinin Görüşleri
Montreal: Pürüzlü, gergin ve tartışmalı
The Day yazarı fipresci üyesi Dmytro Desiateryk’in Montreal Film Festivali'ne dair düşünceleri ve jüri üyesi olarak deneyimi
... Görünürde tanınmış ve ciddi sinemacıların filmleri birbiri ardına hayal kırıklığına dönüştü. Finlandiya'nın kült olmuş yönetmeni Aki Kaurismaki'nin kardeşi olan 60 yaşındaki Mika Kaurismaki'nin yönettiği Almanya, Kanada, Finlandiya ve İsveç ortak yapımı The Girl King az çok tatminkardı. Ancak İsveç'in 17. yüzyılda yaşamış efsanevi kraliçesi Christina hakkındaki bu tarihi drama (Malin Buska'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülü getirdi) belli ki vizyon için planlanmış, o yüzden de festival formatına pek uygun değildi. Hoş bir istisna olarak Türkiye'den Selim Evci'nin yönettiği, beceriyle kotarılmış, rahat akan ve icrası son derece titiz bir aile draması olan Saklı idi. Film, festivalin tartışmasız en iyi filmi unvanını alabilirdi ama başka bir film karşısında kaybetti, ilginçtir ki o film de Türkiye'den idi ve birazdan ona değineceğim.
Etkinlikleri pek alışık olmadığım bir görevle, FIPRESCI (Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu) jürisi olarak takip ettim. Festival tarihinde bu görevi alan ilk Ukraynalıydım.
Ekibimiz altı kişiden oluşuyordu ve her birimiz farklı bir ülkedendi: İspanya, Polonya, İtalya ve Kanada'ya, son derece kültürlü ve babacan bir adam olan Şilili Andres Nazarala başkanlık ediyordu. Görevimiz, kalitelerinden bağımsız tüm yarışma filmlerini sonuna dek sabırla izlemek ve sonra da tartışmaktı. FIPRESCI ödülü, ilk film yarışmasında da verildiği için iki gruba bölünmüştük. Mehmet Eryılmaz'ın Misafir'ini izler izlemez favori filmi neredeyse oy birliğiyle belirlediğimiz (çok az karşı görüş vardı) göz önüne alınacak olursa, tartışmalar uzun geçmiyordu.
Misafir, son derece güçlü ve uyumlu oyuncu kadrosunun yanında, yönetmeninin görsel ayrıntılara gösterdiği itinayla da ne kadar övünse azdır. Bu diğer yarışma filmlerinde bulunmayan bir özellikti. Eryılmaz, gergin bir tartışma sırasında kamerasını duvardaki belli bir kilim üzerinde sabitlerken çekim süresi açısından cömert ve bu vurguyu filmin dokusuna inceden inceye ve özenle işleyerek en alelade diyalogları da karakterler arası ilişkileri de başarıyla sergiliyordu. Yönetmen, fakir ve huzursuz bir ailenin günlük yaşantısından gerçek bir sinemasal şiir yaratmış ve bu yüzden ödülü de kesinlikle hak etti.
Zaten bizim verdiğimiz ödülden başka Misafir, festivalin en önemli ikinci ödülü olan Büyük Jüri Özel Ödülü'nü de aldı. Birincilik ödülü Fransa'dan Philippe Ramos'un açıkçası daha zayıf olan filmi Mad Love'a verildi ama bu, Türk filmi misafir’in parıltısını gölgeleyemedi.
Kulağa her ne kadar klişe gibi gelse de, jürinin ihtirasla işi olmaz. Gerçek sinema yazarı durduğu yeri asla unutmaz: sanatın hizmet kadrosundadır. Eser, jüriye biz sinema yazarlarının her halükarda yaptığımız şeyi yapmasına imkan sağlar: İyi filmlerin desteklenmesi. Bu sefer bu destek, bir film eleştiri yazısı biçiminde değil, festival jüriliği sebebiyle bir miktar güç biçimindeydi. Ve ben bu fırsatı edindiğim için mutluyum.
Son olarak daha önce söylediğim bir şeyi tekrarlayacağım. Montreal World Film Festivali FIPRESCI jürisindeki görevimi, Putin rejimi tarafından haksız yere görüşlerinden dolayı hapsedilen Ukraynalı Oleh Sentsov ve Oleksandr Kolchenko'ya adıyorum.
Dmytro Desiateryk, The Day, Montreal – Kiev 17 Eylül 2015